Tuz Gölü * 3 İlin Kesiştiği Göl

Göle girilen alanın kalabalıklığını geçtikten sonra sizi bembeyaz bir alan karşılıyor.. Muazzam bir beyazlık.. Bu bembeyaz alana adımımı atar atmaz önce bir irkildim.. Neden mi? Mahsun Kırmızıgül’ün Beyaz Melek filminin o sahnelerini yaşıyor gibi hissettim. Durdum bir an..
Filmin etkisi bende büyüktü.. Belki de bu hisleri yaşayan biri olarak yalnız değilimdir 🙂

Gelelim Tuz Gölü nerededir sorusuna; Konya, Ankara ve Aksaray illerimizin sınırlarının kesiştiği yerdedir. Van Gölü’nden sonra en büyük 2. gölümüzdür.
Türkiye’nin tuz ihtiyacının %40’ı Tuz Gölü’nden sağlanıyor.

Göl üzerinde yürümek biraz sıkıntılı.. Yani benim için öyleydi.. Ama bembeyaz ve çok güzeldi…

Sevgilerimle…

© Nilgün YALÇIN

Tilkinin Harmanı

2015-2016 Eğitim ve Öğretim yılı hayırlısıyla bitti.. Yaz tatili başladı. Tatilde neler yapacaklarına dair öğrencilerle muhabbet ettiğimizde memleketlerine gideceklerini söyleyenler tahmin edersiniz çoğunlukta.

Memleket konusunda öğrencilerle muhabbet etmeyi seviyorum ve onlar izlenimlerini anlattıkça, onların da bu konuda konuşmaktan keyif aldıklarını kesinlikle yüzlerindeki tebessümden, gözlerindeki ışıltıdan anlıyorum. Sizlere de tavsiye ederim 😉

Şimdi gelelim TİLKİNİN HARMANI’na…

İlk Tilkinin Harmanı dediğinde bayağı meraklanmıştık ve heyecanla anlatıyordu Elif.  Kalemi kağıdı verdim, yaz bakalım hikayenizi dedim:

“Önce kendimi tanıtmakla başlayacağım: Adım Elif, soyadım Dündar. 6. sınıfa başlayacağım. 

Çorum Osmancık bizim köyümüz.

Orada köyün en yüksek dağının yanında mavi ve 2 katlı evimiz var. Onun yanında kocaman bir tarla veya Harman ne demek isterseniz deyin, harman tarla fark etmez. Şimdi size Harmanımızın “tilki” isimli bir hikayesini anlatıcam.

Bir zamanlar Dedemin Dedesinin Dedesi bu harmanda Tilki gezdirmiş. Tabi bu tilki zamanında 2 veya 3 kişiyi yemiş. Artık tilki tilkilikten çıkmış. Dedemin dedesinin dedesi onu öldürüp oraya gömmüş.

Eğer Çorum’a giderseniz Tilkinin Harmanını gezmeyi unutmayın.

Osmancık’ta kime sorarsanız size zaten gösterirler.

Tabi tilkiyi merak ederseniz kemikleri bile kalmamıştır.”

Elifciğime söz verdim, inşallah bir gün nasip olursa Tilkinin Harmanını ziyaret edeceğim ve Elif’in söylediği gibi Çorum’a yolu düşenlerin de ziyaret etmesini tavsiye ediyoruz 🙂

Sevgilerimle…

© Nilgün YALÇIN

Türkiye’nin Tek Açık Hava Asansörü İzmir’de!

İzmir..

(Biraz geç oldu paylaşmak ama kısmet bugüneymiş…)

5

Tarihi Asansör Girişi

17 Mart 2016 Perşembe akşamı İzmir’deydim. Cuma gecesi uçak seferinin ertelenmesiyle İstanbul dönüşü gecenin ilerleyen saatlerini buldu ama havalimanı maceralarımı anlatacak değilim..
Daha önceki gidişlerimde hep bir telaş, koşuşturmaca ile geçmişti günler..

Bu kez programımı sadece İzmir’deki birkaç tarihi yer için yaptım ve şükür ki tam da istediğim gibi gerçekleşti. Şehirlerin gece manzaralarını tercih ettiğim için programımı da ona göre yaptım. 

Perşembe akşamı İzmir’in Konak ilçesine bağlı olan Karataş semtindeki, dünyada sayılı ve Türkiye’de de tek olan Açık Hava Asansörü’ndeydim. Cuma günü de Bergama’daydım, Bergama’yı elbette ayrıca paylaşacağım 😉

8

Tarihi Asansör aşağıdan görünüm-alt giriş

Dünyada Açık Hava Asansörleri ABD, Brezilya, Portekiz, İsviçre ve Çin’de başta olmak üzere Türkiye’de de İzmir ilimizde bulunuyor. Tarihi Asansör olarak da ismi geçmektedir.

58 mt. yüksekliğinde olan Asansör; Mithatpaşa ve Halil Rıfat Paşa Caddeleri arasında ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla 1907 yılında Yahudi İşadamı Nesim Levi Bayraklıoğlu tarafından yaptırılmış.

6

Tarihi Asansör aşağıdan görünüm

Dünyadaki örneklerine baktığınızda Açık Hava Asansörlerinin yapılış amaçları sebebiyle mimari açıdan da birbirlerine benzediklerini göreceksiniz.

Asansör 155 basamaktan oluşuyor ve içinde 2 asansör bulunuyor bu tarihi yapının.

En son 1942’de de işletmecilerinin el değiştirmesinin ardından bir müddet kapalı kalmış ve 1983’te İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağışlanmış.

3

Tarihi Asansör Seyir Balkonundan İzmir manzarası

Üst katında restoran, kafeterya ve seyir balkonu bulunuyor. Bu balkondan doyumsuz bir İzmir manzarası seyretmek mümkün.


Geç saatlere kadar açık olan kafeteryanın ardından muhabbete devam etmek için yine Asansör’e gidilen yol üzerindeki sokaklarda şirin ve sakin mekanlar da birer seçenek.

Son olarak Tarihi Asansör’e ulaşımı aracınız ile sağlamayacaksanız;

Direkt Adnan Menderes Havalimanı’ndan;

İzban‘a binip, Halkapınar durağında iniyoruz. Metro‘ya aktarma yaparak Fahrettin Altay yönünden biniyoruz, Üçyol durağında iniyoruz ve Betonyol çıkışını kullanarak sahile doğru ara sokaklardan yürüyüp, Tarihi Asansör’e ulaşıyoruz..

Sevgiler…

© Nilgün YALÇIN

Çengelköy-Beylerbeyi-Üsküdar

İzin günümde 3 değerli Öğrencimiz Fatma Gizem, Ayşenur ve Senanur ile ; Çengelköy- Beylerbeyi- Üsküdar gezisi yaparak keyif dolu bir gün geçirdik.

Çengelköy’de daha önce gitmedikleri Tarihi Çınaraltı Aile Çay Bahçesi’nde öncelikle mis gibi bir havada kahvaltı yaptık.

Çengelköy Börekçisi’nden böreklerimizi de almayı ihmal etmedik elbette 🙂

Kahvaltının ardından Çengelköy sahili biraz resimleyip, birkaç mekan gösterdim kızlara.

Sahilde de yürüdük, hava biraz rüzgarlıydı ama Ekimin son günleri için çok iyiydi..

Yavaş yavaş Beylerbeyi Sarayı’na doğru yol aldık.

saraybaöbu

Beylerbeyi Sarayı Bahçesinde yer alan Bambu Ağaçları

Saray’a giriş biletlerimizi alıp, Rehber saatini bekledik. Saray’ın iç kapısının önünde rehber saatleri yazmakta.

Rehberi beklerken bahçeyi inceledik. Bahçede öncelikle bambu ağaçları dikkat çekiyor, hemen girişte sağ tarafta yer alıyor.

Mermerden aslan heykellerine durup uzunca bakmamak elde değil.

Saray; Sultan Abdulaziz tarafından 1863-1865 yıllarında Mimar Sarkis Balyan’a , Devlet Konukevi olarak yabancı devlet hükümdarlarının ve başkanlarının ağırlanması için yaptırılmış. 

saray2

Beylerbeyi Sarayı

Sarayda 6 salon, 24 oda,1 hamam ve 1 banyo bulunuyor. Rehber gurup kalabalık olduğu için biraz daha öz bilgilerle anlattı ama yeterliydi. Bu arada Saray içinde fotoğraf çekmek yasak.

İlk önce alt kattaki odalardan başladık. Her odada ayrı bir dünya vardı çünkü ben özellikle her odada durup hayal etmeye çalıştım, o kısacık zaman diliminde..

İhtişam had safhadaydı.. Her şey uyum içindeydi. Kapıları, masaları, sandalyeleri, perdeleri, duvarları, avizeleri, vazoları, tabloları, yemek takımları, yatakları, banyoları, mermerleri, halıları, merdivenleri, aynaları…

Her bir parçaya kulak versek bizimle konuşuyor gibiydi sanki..

Sarayın içindeki turu bitirip dışarı çıktığımızda çıkışa doğru yol aldık.

saraydacam

Beylerbeyi Sarayı

Sarayın içini görüp, ardından o büyük gösterişli pencerelere dışarıdan bakınca hafif aralıklı olan pencereden biri bakacakmış gibi hissetmedim değil 🙂 

Tarih canlansın.. Tarihi sadece okuyup geçmek hiç kimse için faydalı olmadı. Tarihi anlatırken görsele aktarmak, böyle yaşanmışlıklarla pekiştirmek, o mekanları görmek kesinlikle olması gereken bu…

Sarayın bahçesinde kafe de bulunuyor. Yani Sarayda bir akşam üstü kahve içmek kulağa çok hoş gelmiyor değil hani..

Beylerbeyi Sarayı gezimizi de sonlandırıp, Üsküdar’a geçtik.

Kız Kulesi manzarasında biraz muhabbet edip bu güzel günü sonlandırdık..

© Nilgün YALÇIN